20 Mart 2011 Pazar

Stada Rakı Şişesi Sokabilen Taraftar

Adam öldürmeye teşebbüs etmiş taraftardır.

Ayıptır, günahtır beyler. O şişe bildiğin adam öldürür. Hadi malız, beş paralık zevk için 700 lira verip bilet alıyoruz, eyvallah da hangi halet-i ruhiye içerisindeyiz ki bir adamın kafasına şişe atıyoruz he?

Taksim Meydanı'nda Leeds United taraftarlarını bıçaklayanlar kahraman mı oldu? Kaçının adını hatırlıyoruz? Peki ya Mühendis Oktay'ı katledenler? Bir tribüne isimleri mi verildi? Volkan Demirel yaralansa idi, o şişeyi atana tapacak mıydı sarı-kırmızı renklerin sevdalıları? Gerçekten merak ediyorum.

Lafa gelince Metin Oktay ruhu, Baba Hakkı duruşu, Can Bartu beyefendiliği. Bi siktirip gidin lütfen. Bu mu lan sevda, bu mu geçmişe ve o geçmişin bıraktığına duyulan saygı? Hayatta daha önemli şeylerin olduğunu ne zaman hatırlayacağız acaba, çok merak ediyorum.

O şişe çarpsaydı ve Volkan Demirel sakatlansa, kafatası çatlasa-kırılsa ya da ölse... Kim ne kazanacaktı abi? Ve bir insanın canını alabilecek kadar büyük bir şey mi taraftarlık? Beyler, cidden çok merak ediyorum..



(vela, 19.03.2011 00:50)

18 Mart 2011 Cuma

Bornozlar Çöpe

Kaba saba görünümüne aldırış edilmeden, her yaştan insanı bünyesine hapseden, "Bornoz keyfi" tanımının peydah olmasına sebep eşya. Giysilerin "ugg"ı.

Giyildiğinde kimisini Jedi, kimisini büyücü, kimisini boksör, kimisini süper kahraman hissiyatıyla donatan saçma gereç. Evet, saçma.

Bakın abimize, çıtırlığı bırakmış, kıtırlık döneminde, saç-baş gayet doğal, "uzaklara bakarmış gibi şeyaparsın" konseptli fotoğrafıyla gayet hoş. Arkada okyanus (belki de deniz, bilemedim) manzarası, sanki akşamüstü suları. Ama o da ne? Beyaz bir "aba" abimizin üzerinde. Kaba saba, göğüs bölgesinde garip bir potluk, ve eminim ayak bileklerine kadar uzanan boyda, korkunç bir giysi. Bornoz. Böyle hantal. Yakışıksız. Genç, efendime söyleyeyim toy bir ademoğlu bu hantal şeyi giyme hatasına düşse, "gençlikte olur böyle şeyler" der, geçeriz. Ama bu tablo karşısında bu cümleyi kurabiliyor muyuz? Yazılar olsun. Öğrenmenin yaşı yok, genç arkadaşlarımız sana yardım etsinler diyor ve "Banyo Havlusu" kullanma başarısını gösteren ademoğullarıyla yazıma devam ediyorum:




Bakınız, "uzaklara bakarmış gibi şeyaparsın" konseptiyle poz vermiş abimizden nispeten daha genç fakat vücut (en azından omuz bölgesinden eminim) bakımından pek de "uzaklara bakarmış gibi şeyapan" abimizden farkı olmayan bir ademoğlu.

Israrla belirtmek istiyorum, göğüs kası, karın kası bakımından ne eksik ne fazla, gayet kıvamında. Bu detay atlanmasın. Sonra da "tabi o şöyle kaslı, böyle seksili, onu övmeyeceksin de beni mi öveceksin" gibi laflar edilmesin.

Evet, bu abimiz tercihini "Banyo Havlusu"ndan yana kullanmış. Hatta o da uzaklara bakarmış gibi şeyapmış. Kendisini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.





Sanırım "uzaklara bakarmış gibi şeyaparsın" konseptinin sonu yok. Ama olsun, biz bu konsepti benimseyenleri de böyle kabul ettik.
Banyo havlusu tercih eden diğer abimize nazaran bu abimiz biraz daha spor yapıp kas "almış". Göğüsleri bana biraz büyük geldi ama olsun. Dedim ya, böyle kabul ettik.
Abimiz henüz havlusunu yenice takmaya hazırlanıyormuş ki flashlar patlamış. Bir seksilik, bir bıyık altından gülümsemeler falan. Neyse, kendisini de tebrik ediyor, başarılarının daim olmasını diliyorum.




Peki ya hanımlar?
Eril okuyuculara için DEV HİZMET. Bakın, hemcinslerimi de eyyorluyorum.
3 hanımı barındıran fotoğraf "I love You Beth Cooper" isimli 2009 yapımı filmden. Bornoz yerine banyo havlusu tercih edip adeta ortalığı kasıp kavurmuşlar. Adeta strapless elbise gibi görünüyor üzerlerindeki havlular. Nerede bornoz kabalığı, nerede bu munis görüntü?




Bir bornoz vak'ası daha.

Hayır ben ne diyeyim, ne yazayım bilemedim ki.
Saç-baş gayet doğal, yüz deseniz munis. O kaba saba yakalı, antipatik şey hiç olmuş mu?

Dikkat ettiyseniz hanım kızımıza bir şey söylemiyorum, zira o da ekmeğinin peşinde. Bir havlu firmasının sitesinden arakladım bu fotoğrafı, kız da model yani. Bir de saçma bir işaret basmışlar kızın çenesinin altına, iyice kıl oldum.

Neyse, demem o ki dişi olun erkek olun, görüldüğü üzere bornoz yine bornoz.

Bakın bir sonraki fotoğrafta banyo havlusu unsuru nasıl işlenmiş?
[Seksili]






Umarım hala "bornoz iyidir yaae" diye diretmiyorsunuzdur.
Şimdi fonda deniz (ya da okyanus, ya da ne bileyim) zaten bornoz tipi havlular plajda çok tercih edilmiyor diyebilirsiniz, ama burada vurgulamaya çalıştığım şey, havlunun munisliği.

Bakınız, hanım kızımız da gayet başarılı bir biçimde ürünü taşıyor. Saç baş deseniz, yine doğal. Rüzgala savrulmuş. Ten bronz. Daha ne olsun? Giydir bu ablaya az önceki beyaz bornozu. Ne oldu? Bi' irkildin di mi? Çakal seni...

Bu fotoğrafı google'dan buldum. Sahilde ve sanki çıplak gibi olan bu kız, ayıplı filmden arak bir fotoğraf ise bilgim dışı olduğunu belirtmek isterim.

İnternetim kötü, yoksa sizler için neler neler araştrırım, biliyorsunuz. Ayıplı film ne ki :)





Gelin el ele verelim, sonra da elimizi vicdanımıza koyalım. Son olarak da bornozun sadece bebelere yakıştığını kabul edelim. Yetişkin bireyler olarak bornoza veda edelim, banyo havlusunu tercih edelim. Hem taşıması da kolay, yolculuklarda misal. Hobi olarak arada yine giyelim, ama olayı da abartmayalım. Banyo havlusundan şaşmayalım. Esen kalalım :)

15 Mart 2011 Salı

Erkeğin Saçıyla İmtihanı

"Kadınların kuaförde geçirdikleri zaman" diye ciddi ciddi tartışılan bir konu var, bilirsiniz. Kuaföre giden paradan tutun da, kuaförde harcanan vakitmiş şuymuş buymuş hep ayrı bir tartışma konusu olur çiftler arasında. Kadın, saçındaki her yeniliğin erkek tarafından şıp diye fark edilmesini bekler, ama hayat hiç öyle değildir. Kadın yine de yıkılmaz. Her ay boyaydı, bakımdı, bıkmaz. Bıkmayacak da.

Gerçi erkeklerin büyük bir bölümü, çoğu zaman bizlerin saçındaki değişikliklere ilgi göstermeseler de içten içe bu duruma alışırlar. Kendinize kıyabiliyorsanız bakımsız bakımsız çıkın bakalım adamın karşısına, nasıl fark ediyor hemen namussuz. Neyse, ortalığı kızıştırmanın anlamı yok. Biz gelelim "Erkeklerin kuaförle olan ilişkileri ve sonuçları"na.
İyisi de var, kötüsü de. Hazırsanız başlıyorum.



Jay-Z...
Köfte dudaklı, çikolata tenli insan. R&B canını senin.
Siz Amerikalı rapperlar sıkılmadınız mı bu "kafaya bir tas geçir, hizasından saç tıraşı ol, sonra tası kafadan çıkar ve piyasaya çık" modelinden? Alnına çizgi çeksen tıraş öncesi, tecrübesiz bir adam bu denli düzgün tıraş edemez, net. Alın bölgesi de dikdörtgen. Kim size böyle güzel oluyorsunuz dedi, sizi kimler kandırdı bir bilsem. Diktörgen alın modeline gel "he" de, bir "dur" diyelim Jay-Z, ne dersin hayatım?





Drake...
Siz Amerikalı rapperlar sıkılmadınız mı bu "kafaya bir tas geçir, hizasından saç tıraşı ol, sonra tası kafadan çıkar ve piyasaya çık" modelinden, diyeceğim başka bir örnek daha.
Son zamanlarda Rihanna'yla raks ettiği klipler listeleri kasıp kavurunca bloguma düşmesi şart oldu. Bakınız, o da Jay-Z abisi gibi dikdörtgen alın olayına girişmiş. Saç kesiminin yere paralelliği mükemmel ve ötesi. Hep tasın marifeti bunlar. Drake'cim, Jay-Z abinin saçını başını taklit edeceğine azıcık müzikle alakalı yol yordam öğren de, bir işe yarasın. Benden söylemesi yani. Bu eleştiriler hep iyiliğin için.





Adam Levine...
Güzel vücutlu, kedi mıyklamasından hallice sesli, bol dövmeli güzel insan. "Alın bölgesinde açılma olmasaydı, acaba o da tas'ı koydurtup saç tıraşı olur muydu?" sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Fakat görüldüğü üzere kendisinin "tepesi" sağlı sollu "erozyon"a uğramış. Tas'lı traş işine bu halde girse, olan saçının 2/3'ünü kestirmek zorunda kalacağı aşikar. O "M" biçimi saç şekli, umarım daha derinleşmez. "M" iyidir, Tas'lı tıraştaki gibi kaskatılıktan eser yoktur, munistir. Not: Adam Levine, Maroon 5'ın solisti kişisinden başkası değildir.




Justin Timberlake...
2 çikolata rapper'da sonra, 2 kedi mıyklaması sesli popçu koymasam büyük haksızlık yapmış olurdum ki, Justin imdadıma mükemmel saç tıraşıyla yetişti. Adam Levine'in yanında Justin teferruattır benim için, ama konu saç tıraşına gelince kendisi ipi göğüsleyen isim oldu. Ne saç erozyonu var, ne de tas'lı tıraş. Gerçi bunun uzun ve kıvırcık saçlı hallerini de biliyoruz ama, bu saç hatta bu kirli sakal hatırına o bonus peruğu gibi Justin saçlarını unutmuş gibi yapabilirim. Justin bu tıraşıyla adeta dev bir kedi.





Ami James...
Şüphesiz ki gizemtokay, adalet ve eşitlik için burada. Ami görüldüğü üzere kel. Hatta kepçe. Neyse. Uzun saçlı halini bırakın, ben bu adamın 3 numara tıraşlı halini bile düşünemiyorum. Dazlaklığı Ami James'e o kadar yakıştırıyorum yani. Saçı fazlasıyla dökülmüş eriller, dazlaklığa soğuk bakmasınlar, hele de nispeten düzgün bir kafaya sahiplerse. Ami'nin de omuzlara gel anasını satiyim oşşş. Ehem, ne diyordum, Ami James "Love Hate Tattoo Studio"nun sahibi, Discovery Channel'daki "Miami Ink"in esaslı dövmecisidir.





Zeki Enes Akkan...
Dazlak Ami'den sonra, Rapunzel'in erkek şubesi Zeki Enes Akkan'la bu postuma son vermem, ne kadar da tezat. Adeta kızgın kumlardan serin sulara atlıyoruz şu anda. Açık bal rengi saçları, pek bir güzel. Hafif dalgası ve diri görünümüyle mükemmel. Emin olun, uçlarındaki kırıkları aldırmaya gidince 80 kez uyarıyordur kuaförünü. Uzun saçlı erkeğin saçı pek kıymetli olur. Güzel de bakıyor namussuz. Bir de askerlik olmasa. İçim burkuldu şu an. Miyav.


10 Mart 2011 Perşembe

Christian Louboutin'e Açık Mektup

Louboutin'ciğim, nasılsın canım?
Son dönemlerde bakıyorum ve bir şeylerin ters gittiğini görüyorum. Bu beni ziyadesiyle üzüyor. Seni nasıl sevdiğimi bilirsin. Ama bu gidişata bir dur demek lazım değil mi şekerim?
Şimdi dost acı söyler, şahane tasarımlarının yanında son zamanlarda gördüğümüz o "şeyler" de neyin nesi? Bak canım onca zaman çalışıp yorulmuş olabilirsin, bunalımlarda olabilirsin, insanlık halidir yani. Ama iç sıkıntını bu yönde mi gidermeye çalışıyorsun? Yapma bunu.
Bak gel güzel güzel bakalım "neydim, ne oldum" konulu fotoğraflara;






En çok bilinen tasarımlarından örnek vereyim istiyorum.
Sağ tarafta arz-ı endam eden Lady Peep ne kadar da munis.
Adeta dev bir kedi (burayı anlamazsan sana anlatırım ben, dev kedinin anlamı güzel)

Mektuba giriş yaparken kullandığım Lady Peep'ten biraz farklı, zira bu "sling". Christian Louboutin denildiğinde akla gelen kırmızı taban ve yüksek topuk ikilisinin en başarılı temsilcilerinden.

Ama gel gör ki, hayat her zaman bu kadar güzel değil....







Pigalle Flat!
Doktor bu ne?
Nerede kırımızı Louboutin tabanı? Nerede o zarif feminen topuk?
Bunu gördüğüm an, internetin zehirli olduğuna inandım. Kim, nasıl, hangi zihniyete sığınarak böyle bir tasarıma imza atar?
Yine araştırdım soruşturdum, bir video buldum. Temsilci bir abla, anlatıyor da anlatıyor. "Herkes topuklu ayakkabı giyemiyor. Bu sebeple topuksuz modeller de üretildi." gibi bir şeyler söylüyor.
Olabilir tabi, herkes kendine göre haklı, bu modeli piyasaya çıkarmaya cüret edenler hariç.
Taban zaten gözükmüyor, olmayan topuk üzerine burada bir şeyler yazmam saçma olacak, ama o burun ne?
Daha fazla konuşmak istemiyorum.






Nispeten kalın şeritlere sahip olmasına rağmen her yerinden şakır şakır zarafet akan Madame Butterfly Booty.

İnce uzun zarif topuğu, kalın ama zarif şeritlerinin üzerindeki fiyonklarla yine adeta dev bir kedi vazitetindeki şaheser.

Bunu da sen yapmadın mı Louboutin'ciğim? Peki az önce gördüğümüz neydi?

Peki ya az sonra göreceğimiz şey?








Bu tasarımın adını koyan kişi, sen "super" olayını çok yanlış anlamışsın canım.
"Sonuçta büyük boy şeylere de 'super' deniyor, bunun da kaba saba hayvani bir topuğu olduğundan 'super' denmiştir" diyenlere de "tercih sizin, elimin tersi mi yoksa avuç içimi mi tercih edersiniz?" diye soruyorum. Elim ağırdır.
Topuksuz, babetimsi faciadan sonra bu tasarımda lütfedip Louboutin kırmızısı bizlere gösterilmiş. Adeta kütüğü oyarak elde edilen topuk ise, fevkaladenin fevkinde.
Bir zamanlar mantar topuk modası vardı, artık o mu yad edilmiş, ne yapılmaya çalışılmış bilmiyorum ama büyük bir hatayla sonuçlandığı apaçık ortada.
Oysa ki ne güzel bir rengi var.
Jade...







Ta ta ta taaa: AMBER
Dev bir kediyi falan geç, böyle şeker gibi bir şey.
Zarafetti, vırttı, zırttı hiç bu konulara girmem bile bu Amber karşınında.

Fikir sahibi her kimse, buyursun gelsin.
Yemek yeriz, bir şeyler içeriz.
Çok netim.








Paçalı güvercin.
Yine renk güzel, yine o kıllar kötü.
Kötü kötü kötü.
Ne diyeyim?
Pantolonun altına giyilmez, paça sorun olur. Eteğin altına giysen, hangi kabalıktaki bir etek bu paçalıya uyum sağlayabilir ki?
Adım attıkça ayakkabının önünde löp löp sallanan bir şeyler.
"Topuksuz, sivri burunlu babete taksaydın bu tüyleri, hazır sıçmışsın, bir de sıvarmış olurdun" demezler mi adama?

Entre parantheses: Bu modelin bejini, Rihanna hanımkızımız "Russian Roulette" isimli videosunda giyiyordu, nereden gözüm ısırıyor diyenlere gelsin bu gereksiz bilgi.







Leopar sakat bir desen. Kullanıldığı materyali "ucuz" gösterebilitesi epey yüksek.

Big Lips Booty'de durumun ne olduğu ortada. Özellikle şu metal topuk detayı fenalar fenası. Bunun üzerinde nasıl durulur, malum sonbahar-kış kreasyonundan kışlık bir bot, misal karda buzda bununla nasıl düşülmez, muamma.

Neyse alan olsun da, ev ayakkabısı da yapılır ki bu di mi Louboutin'ciğim? Bunun da tasarımcısına selam ederim, hakikatli insanmış.









Başka bir paçalı güvercin faciası.
Olay bu sefer abartılmış, püskül görünümlü tüyler yerine canım pabuç kürkle kaplanmış.

Zaten bu dakikadan sonra ne ince topuktan, ne de zarafetten bahsedilir. Olan olmuş.

Kürk de çakal kürkü. İmitasyon falan da değil.
Şimdi mutlu musun
Road Runner?





Seni kırdıysam özür dilerim ama, bu iş böyle olmaz yani.
Bu tasarımlar senin başının altından çıkıyorsa, bu işe birazcık ara ver derim. Parası pulu olan adamsın. Kafa dinle biraz, hareketli piyasa seni çok yormuş.
Sonra yine devam edersin, hanımların ayakkabı tutkusu biter mi?
Olayı iyi yerde yakalamışsın zaten havada karada ölüm yok sana. Saygı duydum.

Bir diğer ihtimal ise, sana yardımcı olan tasarımcı ekibin markanı tezgaha getirmeye çalıştığı ihtimali. Şimdi kimseyi de töhmet altında bırakmak istemiyorum. Ama vaziyet ortada, bunları söylemek zorundaydım.

Elbet bir gün buluşacağız.

Gizembiç, Blogspotlar 2011
Bisou Bisou